– Al bu notu oku.
+ Sen kimsin? Çok tanıdıksın. Seni tanıyor gibiyim..
– Evet, tanıyorsun. Hem de çok iyi tanıyorsun…
+ Nereye gidiyorsun?
– Ben gelecekten geldim. Şu an bu notu okuman gerekiyor. Soru sorma. Sordukça daha da kafan karışacak. Sadece bana güven, çünkü tüm gerçeklikle ilgili yargıların kırılabilir. Şimdilik kendine iyi bak, bakacağını da biliyorum da lafın gelişi işte. Tekrar görüşeceğiz.
+ !??
9 Aralık 2020’ye not.
Evet kafan karıştı biliyorum, bunu gözlerinde görebiliyorum. Geçmişte benim de aynı şekilde kafam karışırdı işte. Muhtemelen deli olduğumu düşündün, ama gözün beni kestiriyor bir yerden. Bir şekilde, nedenini açıklayamadığın bir şekilde, bana güvendiğini biliyorsun. Zaten okudukça anlayacaksın, Can’ım benim.
Uzun zamandır bu anı bekliyordum aslında. Sana bu notu verebilmeyi, ancak şu anki fizik ve matematik bilginle anlayamayacağın uzayzaman ve paralel evrenlerle ilgili bir differensiyal denklemin tek çözümü benim sana bunu bugün, tam bu anda getirmeme çıkıyordu. Zaten ben de tam bugün okuman için hazırlamıştım her şeyi.
Zor zamanlardan geçiyorsun. İçinde bulunmak istemediğin durumlar, duygu fırtınaları, depremler, dünyayı sarmış bir hastalık, o ya da bu şekilde kaybettiğin sevdiğin insanlar. Ha bir de, nedenini asla açıklayamadığın bazı tuhaf olaylar. O en kötü en canını sıkan şeyler var ya hani, her gece soğuk yatağına yalnız girdiğinde uykuya dalmana engel olan şeyler… Onların tadını çıkarmayı denesene biraz. O en çok korkutan, ölüm korkusunun ötesinde olan korkunun içinden geçmeyi denesene. Her gün gözlerini dolduran tüm o duygu patlamaları, tüm o “negatif” enerji. Tadını çıkar ve dibine kadar yaşa. O en boş en sıkıcı ve motivasyonsuz anlarında da kaçıp kafa dağıtma, anda kal. Neden mi? Çünkü şu yaşadığın günler onların son günleri. Hani ne istediğini biliyorsun ve en çok da o korkutuyor ya, haklıymışsın. Zamanında yanıldığını düşündüm, ama gerçekten kendini iyi tanıyormuşsun… İçindeki, en karanlık, en yalnız akşamda sessizce ama kendinden emin konuşan sesi dinle. Bir bildiği var onun. Şu an bunu sana anlatmam mümkün değil, zamanı gelince anlayacaksın. Ama o sesi dinle ve ne olursa olsun kendinden şüphe etme. Sen hep doğruyu yapıyorsun, elinden gelenin en iyisisin. Tabii ki ufak hatalar yapmıyor değilsin arada, ama unutma ki İnsan’sın. Sana farklı şekillerde gönderdiğim mesajları aldığını hissediyorum. Oyunun bir sonraki bölümüne geçmen için ipuçlarıymış gibi düşün.
Kafanda kurduğun bu oyuna artık son ver. Tüm zorlukları aşmanın meyvelerini topla. O meyvelerden biraz ayır çünkü paylaşacaksın. Bazı oyunlar vardır ya hani oynarsın oynarsın bir bölümde takılırsın ve geçemeyip sinir olursun, ama sonunda geçersin. Bir bakarsın o oyunun son, en zor bölümüymüş o aslında. Sana defalarca şans vermiş, her defasında kaybetmişsin ama her defasında bir şey öğrenmişsindir. Sonra bir gün içinde hapsolduğun o bölümü geçtiğinde hayata dönersin.
Gözlerinin önünekini görmüyor musun? O bölüm, bu işte. Kabus içinden kabusa uyandığın sonsuz gibi görünen döngünün bittiği nokta bu. Sakla bunu, her gün görmeyeceğin ama asla kaybetmeyeceğin bir yere sakla.
Ve bekle beni. Tekrar karşılaşıp birlikte okuyacağız bunları. Ve güleceğiz o asla bitmeyeceğini sandığımız kötü günlere. Ve şimdi tadını çıkar ve her şeyin nasıl çözüleceğini, asla mutlu sonla bitmeyeceğini düşündüğün bir filmin en beklemediğin anda tüyler ürperten bir şekilde en güzele dönüştüğünü izler gibi izle.