Gündönümü demek yerine İngilizce’den sözcük çarpıtmamı -ki kendisi de muhtemelen Latinceden araklamıştır- bir kenara koyarsak, bugün yılın en uzun günüydü; güneşin en uzun süre tepede kaldığı, en yüksek açıyla tepeden vurduğu doruk noktasıydı.
Her şey aydınlıktı. Bir daha yıl boyunca hiçbir gün bu kadar aydınlık olmayacaktı. Her gün, birazcık daha karanlık olmaya devam edecekti. Gittikçe daha karanlık olacaktı. Yaz boyunca yaşadığımız her gün, bir önceki günden daha kısa olacaktı, tıpkı hayatımız gibi.
Ve her yaz gibi, biteceğini bilecektik. En güzel anlarımızın bile biteceğini, yerini yalnızca geri gelmeyecek anılara bırakacağını bilerek nasıl mutlu olabilirdik ki? Geçmiş kapkaranlık bir bulut ile birlikte geliyordu. Gittikçe yaklaşan bir bulut. Her şeyi, yaşanmamışlıkları, yarım kalanları içine çekip kışın tam unutmuşken yüzümüze soğuk bir yağmur gibi yağacak.