Burada tüm gücünle bağırsan seni kim duyar ki?
Bir çocuk. Dünyadan bile haberi yok, insanların arasında yürüyüp yolunu bulmaya çalışıyor. Zamanla büyüyor ama nereye baksa kendini küçük hissediyor. Belki de küçük, herkes gibi. Dünyevi aptal sorunlarla, yüzeysel gerçeklik(!)lerle uğraşırken kim kendine büyük diyebilir ki?
Günlük, dolu ama basit hayatını yaşıyor çocuk yine. Ama bir şeyler birikiyor. İçinden atamadığı, düşünmekten alıkoyamadığı bir şeyler. İnsanları, yaptıklarını, basitliklerini, aptallıklarını, sinsiliklerini, ikiyüzlülüklerini, ve olmayan adaleti gördükçe siniri bozuluyor. Biriktikçe, daha çok bastırıyor. Dayanamıyor artık.
Zaman geçiyor, daha da fazla bastırıyor. Kendi gücünü bile anlamıyor. Zaten artık kimseye güvenemiyor. Bazen kaldıracak hali kalmıyor, ama omzunda ağlayacak birini de bulamıyor. Bağırmak istiyor tüm gücüyle, “yeter!” diye. Bu hayatı istemiyor artık. Ne pahasına olursa olsun kurtulmak istiyor. Kendi, gerçek hayatını yaşamak istiyor.
Sevgili çocuk, tüm gücünle bağırsan seni kim duyar ki? Yardımına koşacak bir kişi bile var mı? Ya da, istese bile yardım edebilecek birileri var mı? Ya da en azından edebilecek biri varsa, onun umrunda mısın ki?
Tüm gücünle bağırsan kim dönüp bakar? Birkaç kişi duymuş bugüne kadar, onlar da sana en büyük kazıkları atanlar, en büyük haksızlıkları yapanlar değil mi zaten? Baksalar ne olur güvenemedikten sonra?
Bağırmaya devam etsen belki biri duyar diye? Belki çok şanslıysan, yine biri duyar sesini. Gelir, sana bakar. Güvenebilir misin ona, en güvendiklerin, en sevdiklerin, karşısında en dürüst oldukların bile sana en aptal bahaneleri sunup, en büyük kazıkları atıp, bir de üzerine bütün bu saçmalıklara inanmanı bekledikten sonra.
Kendine mi güveneceksin gücün kalmadığında? Bir sosyal varlık olarak başkalarına ihtiyacın olduğunu anlayamadın mı? Bağırsan biter mi içindeki savaş? Tekrar kendin olabilir misin? Yoksa yine mi güvenmemen gereken insanlara güvenip, haksızlığa uğradığını bilen, zayıf noktanı gösterdiğin ama ne olursa olsun güvendiğin insanlardan bile hayatının kazığını yersin? Yoksa yine mi her gece uyumak için kendine farklı bir bahane üretirsin? Yine mi nefes alacak gücün bile kalmaz?
Bağırsan biter mi her şey? Ay ışığında, kocaman bir vadiye, filmlerdeki kurtlar gibi bağırsan, biraz olsun daha gerçek hisseder misin? Korkar mısın bir daha asla hissedememekten? Bağırsan, ölüm sessizliğini, karanlık, bilinmeyen sonsuzluğu yenebilir misin? Yoksa gücün bitince öylece yere yığılır mısın? Bekler misin tün sahnenin bitmesini, her şeyin karanlığa gömülmesini. Döner misin eski aptal düzenli hayatına, düzen denilen saçmalığın senin senden alınan özgürlüğün olduğunu bile bile? Bakar mısın insanların gözlerinin içine, her gün yüzüne yalan söyleseler bile?
Ya da s*ktir olup gider misin buralardan, bir daha o’nu senden kimsenin alamayacağı bir yere?
Tüm gücünle bağırsan duyar mı seni birileri? Elini tutar mı, bırakmak istesen bile bırakmayacak şekilde? Öper mi, sanki hayatındaki ilk öpücüğünmüş gibi? Sana neden var olduğunu hatırlatır mı? Yaşadığını hissettirir mi? Yaşamak için ihtiyacın olan iki kelimeyi bir arada söyleyebilir mi? Seni yaşamaya cesareti olan biri çıkar mı karşına, her şeyinle?
Başka çaren mi var? Sen tüm gücünle bağırsana, belki birileri daha oradadır, seni duyar, ve karşına çıkar.
Sadece belki.